Bazen öyle filmler 🎬 izler, öyle şarkılar 🎧 dinleriz ki "Aslında hayat dedikleri böyle bir şey olmalı" deriz. Yani en azından bende bazen böyle bu hadise 👌ya da ne bileyim öyle öyküler📜, öyle şiirler falan işte... "İyi ama bunun bir belgeselle ilgisi ne?" derseniz sadece izleyin derim.

İlki Carl SAGAN tarafından 1980 yılında çekilen Cosmos: A Personal Voyage(Kozmos: Kişisel Bir Yolculuk) belgesel serisi, 2014 yılında öğrencisi Neil deGrasse Tyson tarafından Cosmos: A Spacetime Odyssey(Kozmos: Bir Uzay Serüveni) adıyla yeniden uyarlanarak National Geographic kanalında yayınlandı. Haliyle, aslında tüm bölümler Carl SAGAN'ın eski anlatımının bir yansıması olarak görülebilir. 🤔 Carl SAGAN'ın aynı adlı kitabına da adını veren bu 'soluk mavi nokta'nın hikayesi, ilk olarak 1994 yılında Cornell üniversitesindeki bir konferansta yine kendisi tarafından yapılan bir sunumda açıklanmıştır. NASA kaynaklarında ise kısaca; Voyager 1 sondasının güneş sistemi dışındaki yıldızlar arası alanda incelemeler yapmak üzere Eylül 1977'de fırlatılıp 🚀 asıl görevini tamamladıktan sonra dünyadan yaklaşık 6,4 milyar km uzaktan 📐aşağıdaki fotoğrafı yolladığı yazılıdır. Fotoğraftaki belli belirsiz noktada 📌 ben oturmuş bunu yazıyorum şu an.

Soluk Mavi Nokta

Kısacası; aslında insanın kibrini, kendini dünyayı tahrip edebilecek özgürlükte görmesindeki aymazlığı ve aslında bildiğimiz tüm tarihin evrende koca bir hiç anından ibaret olduğunu anlatıyor bence. Fotoğrafın üzerinden neredeyse otuz yıl geçmiş; insan kibrinde değişen ne derseniz koca bir hiç! Ama Carl gibi duyarlı insanlar da olamsa dünya hepten çekilmez bir yer olurdu. Daha doğrusu dünyanın kendisi değilde...

  • Türkçe dublaj ve Türkçe altyazı olmak üzere 2 ayrı video mevcut.
  • Video kaydını ve altyazıyı orijinal Nat Geo yayınından dinleyerek kendim ekledim.
  • Türkçe dublaj öyle uyduruk amatör bir dublaj falan değil; yine orijinal Nat Geo yayınından Bora SİVRİ'ye ait.

O nokta burası; yuvamız, biziz! Üzerinde sevdiğiniz herkes, tanıdığınız herkes, adını duyduğunuz herkes, gelmiş geçmiş bütün insanlar kendi hayatlarını yaşadı. Her neşemiz ve ızdırabımız, binlerce din, ideoloji ve ekonomik doktrin, her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve her korkak, uygarlığı kuran ve yıkan herkes, her kral ve her köylü, aşka düşmüş her genç çift, her anne ve her baba, umut dolu her çocuk, her mucit ve her kaşif, her bir ahlak hocası, her bir yolsuz politikacı, her süperstar, her büyük lider, her aziz ve her günahkar, türümüzün tarihindeki herkes burada yaşadı. Güneş ışınlarına asılı duran bir toz zerreciğinin üzerinde!

Dünya engin bir kozmik sahnenin çok küçük bir parçası. Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün. Bu sayede, zafer anlarında bir noktanın ufacık bir kısmının anlık hakimleri olabildiler. Edilen sonsuz zulmü düşünün. Bu noktacığın bir köşesini mesken tutmuş sakinlerin, başka bir köşenin zar zor fark edilebilen sakinlerine yaptığı zulmü. Ne çok yanlış anlaşılma yaşadılar, birbirlerini öldürmeye ne meraklıydılar, nefretleri ne kadar büyüktü!

Tavrımız, kendimizi önemli sanışımız, evrende ayrıcalıklı olduğumuz yanılgısı bu soluk noktada sınava tâbi tutuluyor. Gezegenimiz, onu çevreleyen geniş kozmik karanlıkta yapayalnız bir nokta. Bu enginlikte, bu önemsizliğimizde, bizi kendimizden kurtaracak yardımın başka bir yerden geleceğine dair işaret yok.

Dünyamız, şimdiye kadar yaşama ev sahipliği yaptığı bilinen tek dünya. Türümüzün göç edebileceği başka bir yer yok; en azından yakın gelecekte. Ziyaret etmek, mümkün; yerleşmek, henüz değil. Hoşunuza gitsin-gitmesin, şu an için dünya barınabileceğimiz tek yer.

Astronominin tevazu öğrettiğini ve karakteri şekillendirdiğini söylerler. İnsanın ahmakça kibrini bu uzak görüntüden daha iyi temsil eden bir şey olacağını sanmam. Bence bu, sorumluluğumuzun altını çiziyor. Birbirimize karşı daha nazik olmalı ve Soluk Mavi Noktayı koruyup el üstünde tutmalıyız. Bildiğimiz tek yuva o!

Carl SAGAN - 21 Aralık 1994

Not : Belgeselin yayınladığı çevirisi mükemmel; çeviriye tek kelime dahi eklemedim ya da çıkarmadım. Dublajı ise sayısız film, belgesel ve birçok yerde duyduğumuz muhteşem ses sevgili Bora SİVRİ'ye ait.

Look again at that dot. That's here. That's home. That's us. On it everyone you love, everyone you know, everyone you ever heard of, every human being who ever was, lived out their lives. The aggregate of our joy and suffering, thousands of confident religions, ideologies, and economic doctrines, every hunter and forager, every hero and coward, every creator and destroyer of civilization, every king and peasant, every young couple in love, every mother and father, hopeful child, inventor and explorer, every teacher of morals, every corrupt politician, every "superstar," every "supreme leader," every saint and sinner in the history of our species lived there-on a mote of dust suspended in a sunbeam.

The Earth is a very small stage in a vast cosmic arena. Think of the rivers of blood spilled by all those generals and emperors so that, in glory and triumph, they could become the momentary masters of a fraction of a dot. Think of the endless cruelties visited by the inhabitants of one corner of this pixel on the scarcely distinguishable inhabitants of some other corner, how frequent their misunderstandings, how eager they are to kill one another, how fervent their hatreds.

Our posturings, our imagined self-importance, the delusion that we have some privileged position in the Universe, are challenged by this point of pale light. Our planet is a lonely speck in the great enveloping cosmic dark. In our obscurity, in all this vastness, there is no hint that help will come from elsewhere to save us from ourselves.

The Earth is the only world known so far to harbor life. There is nowhere else, at least in the near future, to which our species could migrate. Visit, yes. Settle, not yet. Like it or not, for the moment the Earth is where we make our stand.

It has been said that astronomy is a humbling and character-building experience. There is perhaps no better demonstration of the folly of human conceits than this distant image of our tiny world. To me, it underscores our responsibility to deal more kindly with one another, and to preserve and cherish the pale blue dot, the only home we've ever known.

Carl SAGAN - December 21, 1994